
Ankilozan Spondilit Farkındalığı İ̇çin Yürüdüler!
Ankilozan spondilit en çok bel fıtığıyla karışıyor. Romatologlar ve hastalar ankilozan spondilit hastalığına dikkat çekmek için yürüdü Erken teşhis ve uygun tedavi ile ankilozan spondilit hastalığında engellilik riskinin azaltılması mümkün Genellikle genç yaşlarda ortaya çıkan ve özellikle omurgayı etkileyen kronik inflamatuvar (iltihaplı) bir romatizmal hastalık olan ankilozan spondilit hastalığında erken teşhis, uygun tedavi ve egzersiz [...]
Erken teşhis ve uygun tedavi ile ankilozan spondilit hastalığında engellilik riskinin azaltılması mümkün Genellikle genç yaşlarda ortaya çıkan ve özellikle omurgayı etkileyen kronik inflamatuvar (iltihaplı) bir romatizmal hastalık olan ankilozan spondilit hastalığında erken teşhis, uygun tedavi ve egzersiz ile hastaların yaşam kalitesinin yükseltilmesi, çalışma hayatı ve sosyal yaşamlarında iyileşme mümkün olabiliyor. Her yıl mayıs ayının ilk cumartesi günü, ankilozan spondilit hastalığına dikkat çekmek ve toplumda farkındalık oluşturmak için “Dünya Ankilozan Spondilit Günü” olarak anılır. Bu kapsamda Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı öğretim üyeleri, asistanları ve takipli ankilozan spondilitli hastalar 3 Mayıs Cumartesi günü, Kocaeli Ormanya’da doğa yürüyüşü ve çeşitli sosyal aktivitelerle bir araya geldi. Etkinlikte ankilozan spondilit (AS) hastalığına dikkat çekerek hastalığın erken bulguları hakkında toplumu bilgilendirmek ve farkındalık oluşturmak amaçlandı. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Başkanı, Türkiye Romatoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Ayşe Çefle, hastalık ve etkinlikle ilgili önemli bilgiler paylaştı.
Ankilozan spondilit gelişiminde genetik faktörler önemli rol oynar
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Başkanı ve Türkiye Romatoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Ayşe Çefle: “Ankilozan spondilit, genellikle genç yaşlarda ortaya çıkan ve özellikle omurgayı etkileyen kronik inflamatuvar (iltihaplı) bir romatizmal hastalıktır. Hastalık erkeklerde kadınlara oranla 2 ila 3 kat daha sık görülür. Şikayetler genellikle yirmili yaşlarda başlar. Sebebi halen tam olarak bilinmemekle beraber, hastalığın gelişmesinde genetik faktörler önemli rol oynar. Ailesinde ankilozan spondilit olanlarda hastalık riski artmaktadır. Ankilozan spondilit sıklığı toplumlar arasında değişmekle birlikte, ülkemizdeki sıklığı yüzde 0,5 olarak ortaya konmuştur, yani bu hastalık her 200 yetişkinden birini etkilemektedir” dedi.
Bel ağrısının özelliklerine dikkat
Hastalığın en önemli bulgusu bel ağrısıdır ve ağrı inflamatuvar karakterdedir diyen Türkiye Romatoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Ayşe Çefle sözlerini şöyle sürdürdü: “İnflamatuvar bel ağrısını mekanik bel ağrısından ayıran önemli farklılıklar bulunmaktadır. İnflamatuvar bel ağrısı 40 yaşından önce ortaya çıkar. Kronik bir ağrı olup en az üç ay devam eder. Sinsi başlangıçlıdır, hasta ağrının ilk başladığı tarihi tam ifade edemez. İstirahatle artan bir ağrıdır bu nedenle hastalar özellikle sabahları ağrılı kalkar, sabah tutukluğu bir saati geçer. Hasta hareket ettikçe ağrısı azalır. Diğer bir özelliği ise gece ağrısıdır. Hasta özellikle gecenin ikinci yarısında ağrı ile uyanır ve biraz dolaşıp ağrısı azalınca tekrar uykuya döner. İnflamatuvar bel ağrısının tanınması ankilozan spondilitin ilk bulgusu olması bakımından önemlidir.”
Ağrının zamanla ilerleyerek sırt ve boyun bölgesi, göğüs kafesinde de ortaya çıkabildiğini, bunun yanında omuz ve kalça gibi kök eklemlerin tutulumu, diz ve ayak bileği gibi çevre eklemlerde ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı olabildiğini dile getiren Prof. Dr. Ayşe Çefle, ankilozan spondilitin sistemik bir hastalık olup hastaların dörtte birinde üveit denilen göz tutulumu görülebildiğinin, hastaların topuk ağrısından yakınabildiğinin, bunun yanında sedef hastalığının ve ishalle seyreden inflamatuvar bağırsak hastalığının da ankilozan spondilite eşlik edebildiğinin altını çizdi.
Hastaların üçte birine yanlışlıkla bel fıtığı tanısı konuluyor
Prof. Dr. Ayşe Çefle: “AS’nin tanısında en önemli nokta hastanın öyküsüdür. Sonrasında fizik muayenede hastalığa ait ipuçları aranır. Ankilozan spondilit iltihaplı bir romatizma olmakla beraber laboratuvar tetkikleri normal bulunabilir. Pelvis grafisi çekilerek sakroiliak eklemlerdeki değişiklikler saptanmaya çalışılır. Ancak hastalığın erken dönemlerinde röntgen bulguları da normal bulunabilir. Bu durumda manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve genetik tetkik ile tanının kesinleşmesi sağlanabilir. Erken dönemde grafinin normal bulunması ve laboratuvar bulgularının da olmaması nedeniyle çoğu hastada ankilozan spondilit tanısı atlanmaktadır ve bel ağrısı başka sebeplere bağlanmaktadır. Hastaların üçte birine yanlışlıkla bel fıtığı tanısı konulmakta ve bir kısmı bu sebeple ameliyat bile olmaktadır. Ankilozan spondilitli hastalarda tanıda gecikme 5 ila 10 yılı bulabilmektedir” dedi.
Ankilozan spondilit ömür boyu süren kronik bir hastalık
Ankilozan spondilitin ömür boyu süren kronik bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ayşe Çeflehastalığın erken dönemlerinde bel, sırt ve topuk ağrıları, eklem şişlikleri hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkilediğini söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Zamanla kalıcı deformiteler, omurgada hareket kısıtlılıkları, duruş bozuklukları ve hatta kamburluk ortaya çıkmaktadır. Ankilozan spondilit hastalığında tedavinin amacı ağrının kontrolü, inflamasyonun baskılanması, maksimum iskelet hareketliliğinin korunması, deformitelerin ve organ tutulumlarının önlenmesi olarak sıralanabilir.”
Prof. Dr. Ayşe Çefle: “Kronik bel ağrısı olan hastaların doğru teşhis ve tedavisi için romatoloji uzmanları ile iletişime geçmeleri önemlidir. İlaç tedavisi, egzersiz ve yaşam tarzı değişikleri ile ilgili hastaya bilgi verilmelidir. Sigara içiyorsa bırakması sağlanmalıdır. Vücut postürünü ve omurga hareketliliğini koruması için egzersiz programları uygulanmalıdır. Hastalık seyrini takip etmek ve tedaviyi hastaya göre bireyselleştirmek için düzenli takip gereklidir. Anti-inflamatuvar ilaçlar ağrıyı ve inflamasyonu azaltmada etkilidir. Bunların yetersiz olduğu hastalarda son 25 yıldır biyolojik ajanlar ve hedefe yönelik tedaviler başarı ile kullanılmaktadır. Tedavi kararında hasta ve doktorun ortak kararı önemlidir” dedi.
Erken teşhis, uygun tedavi ve egzersizle ankilozan spondilitte engellilik riskinin azaltılması mümkün
Hastalığın tedavisindeki iki önemli unsur ilaçlar ve egzersizdir diyen Türkiye Romatoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Ayşe Çefle sözlerini şöyle noktaladı: “Tedavi hastanın eğitimi ve iş birliğini gerektirir. Egzersiz programları ile dik postürün korunması ve eklem hareketliliğinin devamı amaçlanmaktadır. İlaç tedavisinin amacı ise ağrı ve inflamasyonu azaltmak ve bu sayede egzersizlerin yapılmasını kolaylaştırmaktır. Tanıda ve tedavide gecikme sadece hastanın yaşam kalitesini azaltmakla kalmaz önemli iş gücü kaybına ve sosyo-ekonomik problemlere de yol açar.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı öğretim üyeleri olarak, asistanlarımız ve kliniğimizde takipli ankilozan spondilitli hastalarımızın katılımı ile 3 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü’nde Kocaeli Ormanya’da düzenlediğimiz etkinlik kapsamında doğa yürüyüşü ve sosyal aktiviteler gerçekleştirdik. Bu özel gün vesilesiyle ankilozan spondilite dikkat çekiyor, erken teşhis, uygun tedavi ve egzersizle ankilozan spondilit hastalığında engellilik riskinin azaltılması ve hastalığın daha yönetilebilir olması mümkündür diyoruz” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)
BSH
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.